top of page

Yesevilik
Yesevilik, Türkistanlı Ahmet Yesevi’ye nispet olunan tasavvufi bir oluşumdur. Ahmet Yesevi, Kazakistan’ın Çimkent şehrinin doğusunda Sayram kasabasında doğmuştur. Babası İbrahim, devrinin şeyhlerindendir. Yesevi, babasını yedi yaşında iken kaybetmiş, ablasıyla birlikte Yesi şehrine giderek oraya yerleşmiştir. İlk tahsilini burada yapmış ve devrinin en ünlü âlimlerinden şeyh Yusuf Hemedanî’den temel İslam ilimleri ve tasavvuf dersleri almıştır

Ahmet Yesevi, hocası Hemedanî’nin ölümünden sonra onun yerine hocalık yapmıştır. Sonraları Yesi (Türkistan) şehrine yerleşerek ölünceye kadar orada İslam’ı insanlara öğretmeye çalışmıştır. Ahmet Yesevi’nin miladi 1167 yılında öldüğü kabul edilir. Türbesi Yesi (Kazakistan) şehrindedir.Sahabeden Hz. Ali ve Hz. Ebu Bekir’e dayandırılan Yesevilik adlı bu tasavvufi oluşum, Orta Asya’da ve özellikle Türklerin manevi hayatı üzerinde asırlarca etkili olmuştur.
Ahmet Yesevi öğrencilerini Anadolu ve Balkanlara göndererek İslamiyetin o yörelerde yayılmasına öncülük etmiştir.(13) Ahmet Yesevi’nin bize ulaşan en önemli eseri Türkçe olarak yazılmış hikmet adı verilen şiirlerinden meydana gelen Divan-ı Hikmet’tir. Divan-ı Hikmet’teki hikmetli sözler, kendinden sonra sistemleşen Yesevilik düşüncesinin temellerini oluşturur. Ahmet Yesevi hikmetlerinde İslam dininin esasları, Allah’ın (c.c.) birliği, sonsuz güç ve kudreti, peygamber sevgisi, peygamberin sünnetine bağlılık, ibadetler, ahiret, züht, takva, insan sevgisi ve tasavvuf adabını konu edinmiştir.(14) Yesevi düşüncesinin en önemli özelliği, tasavvuf kültürü ile Türk kültürünün bir araya getirilmesidir. Ahmet Yesevi tasavvufi düşüncelerini oluştururken bölgede yaşayan Türk kavimlerinin örf ve âdetlerini göz önünde bulundurmuştur. Ahmet Yesevi, Arap ve İran edebiyatına hâkim olmasına rağmen, düşüncelerini ve tasavvuf hükümlerini açıklarken Türk halk edebiyatından yararlanmış, sade ve anlaşılır bir dil kullanmıştır. Yesevi, görüşlerini Türk halk edebiyatına uygun üslup ve nazım şekliyle ifade etmiştir. Aşk ve insan sevgisi teması, ağırlıklı olarak hikmetlerde ele alınmıştır. Yesevilik düşüncesi, geniş bir hoşgörü ve insan sevgisine ağırlık veren ve her türlü benlik duygusunu kınayan bir anlayışı içerir. Yesevilik düşüncesinde cemaatle namaz kılmak, seher vakti uyanık olmak, zikir ile meşgul olmak, misafir kabul etmek, ikramda kusur etmemek ve Ahmet Yesevi’ye dua etmek önemli sayılır. Allah’ı (c.c.) tanıma, cömertlik, doğruluk, tam bir tevekkül, derinliğine tefekkür, Allah’ın (c.c.) varlığı içinde yok olmak gibi konular, Yesevilik düşüncesinin temelini oluşturur.(15) Yesevilik düşüncesine göre hayat, uzun bir ibadet yoludur. Bu yol ne kadar uzun olursa olsun Allah’ı (c.c.) seven biri için kısa sayılır. Bu nedenle ömrün her anını Allah (c.c.) sevgisiyle dolu olarak yaşamak gerekir. Tek ve mutlak hakikat olan Allah’a (c.c.) varmak ancak aşk ile mümkündür. Yesevilik anlayışına göre gariplerin, yetimlerin, öksüzlerin, yoksulların yardımına koşanlar Allah (c.c.) yoluna girmiştir. Divan-ı Hikmet’te bununla ilgili hikmetler şöyledir: “Sözü söyledim, kim isterse Allah’ı (c.c.) görmek Canını canına bağlasın, damarlarını eklesin; Garip, yetim, fakirlerin gönlünü alsın. Garip, fakir, yetimleri sevindir. Aziz canını parçalarcasına çalış; Yemek bulursan canın ile konuk eyle;” (16) Yesevi dergâhları, yoksullar, yetim ve çaresizler için bir sığınak olmuştur. Dergâhlarda edebe ayrı bir önem verilmiş, her Yesevi dergâhının girişine “Edep ya hu!” ibaresi yazılmıştır. Bu dergâhlar aynı zamanda, tekke edebiyatının ilk temsil edildiği yerler olmuştur. Hoca Ahmet Yesevi, tekke edebiyatının ilk temsilcisidir. Bu vesileyle Anadolu’daki Türk edebiyatının gelişmesine zemin hazırlamış; Hacı Bektaşı Veli, Yunus Emre gibi büyük zatların yetişmesine katkı sağlamıştır. Ahi Evran, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre gibi ünlü mutasavvıflar, Anadolu’da Ahmet Yesevi’nin çizdiği yolda ilerlemişler ve Türk dilini, edebiyatını, kültürünü, özellikle İslam dininin ilkelerini gelecek nesillere aktarmışlardır.(17) Yesevilik düşüncesi Anadolu’nun fethiyle bu bölgeye ilk gelen tasavvufi düşünce olmasına rağmen, kendisinden sonra gelen tasavvufi düşünceler içinde erimiş ve yerini diğer tasavvufi ekollere bırakmıştır.
bottom of page